Şimdi indi ilanım rakıma
Laleler ektim, razıyım imtihanına
Meskenin bağrımdır ama,
Canımda ortasındadır…
Neresi deme! Ağla!...
-------------------O---------------------------
Sen mi ekilmiş çilelerimi içeririsin lügatında
İmkansız sevdanla eşilmiş varlığım
İnsafsız yalanlarını okumuşum resimlerinde
Unutulmayanlar mabedimde…
25 Ağustos 2008 Pazartesi
ÖNSÖZ
24 Şubat 2008 Pazar
Gerçekçi Depresif Melankoli
Bir şehir efsanesiyim ben
Ya da en azından öyle olmalıydım
Bilindik sanılan bir yalan misali
Aşka yazdığım küfürleri okumalıyım…
Geçmiş zaman kiplerini rahatsız etmeye gerek yok artık
Ayak bastığım yapay taşlara alışkınım. Nereye sürerlerse beni, zamanımda o mekânımda.
Kimse yazdıklarıma aldanmasın.
Döktüğüm mürekkebe acırım ben. Boş duygularla doldurulmaya mahkûm boş sayfalar da aslında israftır. Ne gerek var yaşadığının bile farkına varmayanları uyandırmaya!
Yazık değil mi? Şöyle bir bakalım etrafımıza. Ne kadar çok kişi var kurduğu hayallerde yaşayan…
Solunan hava bile ruhsuzlaşmış artık. Artık hiçbir değer taşımaz oldu kentler. Bir birlerine benzer oldular. Ruhsuz gri çıbanlar yükselmiş gökyüzüne. Görülebilinen maviyle yaşıyorum. Ruhumdan bir tek o kadar kaldı sanıyorum. Bazen de bulutlar hatırlatır oldular bana beni… Ya da kendileri gibi gri betonla kaynaştırmışlar benliğimi…
Sayısız sayfa devrilmiş önümde. Ne devrimdi onlar! Devirir devirir uykum gelirdi. Devrildikçe onlar tahtımı salladılar. Ne rahatım kaldı ne de bir düzen. Her şeye yeniden başladım.
Her sallantıda,
Biraz daha oturdu taşlar yerine,
Biraz daha ayaklandılar dev köklere sahip ağaçlar…
Acır oldum şu bir tutam çime. Güçleri olsa da kaçıp gitseler üstlerine üstlerine gelen kentten. Kurtarsalar kendilerini. Keşke biraz daha özgür olsalar.
Söylesenize kimler üzdü sizi, kim tutsak etti oturduğunuz yere? Boşuna Tanrı demeyin isyankârlar! Baksanıza çoktan sarılmış yatıyor kuzenleriniz o yüce grilikle.
Onları kutlamak mı lazım yoksa ezmeli mi hepsini?
Nasılda insana ayak uydurmuşlar!
Nasılda satmışlar sizi!
Evet, gözlerime bir ağırlık çöktü Ama bir şeylerin aktığı yok! Sadece biran önce geceye dalmalıyım. Bir kez daha kaybolmalıyım. Her insan gibi yeni ve sahte bir güne uyanmak zorundayım.
Gündüz güneş altındayım. Akşamları bir yolunu bulmuş bizimkiler.
Onlara mı takılsam?
Takılmalı mıyım?
İşte bir başka taşlı yol, bir başka direk daha. Daha da birçoğu önümde arkamda sağımda solumda…
Neyi aydınlatırsınız siz? Ya da neden diktiler sizi buraya?
Aydınlatmak mı göreviniz?
İnanın yerde uzanan taşların birbirlerin görmelerine gerek yok!
Onlar birbirlerini zaten kaybetmezler ki…
Ne? İnsan mı?
İşte buna gülerim! Gülerim de göremediğim yıldızlar için ağlamak gelir içimden.
Neden mi?
Kendilerini her halttan üstün görenler, hâlâ ancak önlerini görmeye çalışıyorlar da ondan…
Aşk…
Buna mürekkep yeter mi? Ya da kâğıt dayanır mı? Bilmiyorum…
Yazmaya üşeniyorum artık. Ama zevkli bir yol buldum. Küfrediyorum artık aşka. Türlü türlü belalar okuyorum. Başıma açmadığı kalmadı nasılsa… Nasılsa kendi en büyük bela değil mi? Öyle. Hatta yalanın nikâhlı eşidir aşk. Çoğumuzu aldatır ama yalan da bir gerçektir ya…
Ölümden korkan insan aşktan neden korkmaz?
Çok mu tatlıdır? Evet, hem de çok tatlı bir yalan,
Tat almana fırsat bırakmayan…
Ama sadece tatlı olduğunu hayal edersin!
Hayal, Düş ve Umut… İşte aşkın birinci, ikinci ve üçüncü türevleri…Ve hatta tam bir “eğer noktası”.
Günler
Bir kaç kelime üzerine kurmak gerekir yazıyı
Neden böyle başladım bu kez?
Yolum mu buydu?
Sanki çok mu severdim kalem ile kâğıdı?
Düzenim yitmiş yine. Belki yine kendimi arıyorumdur. Bir bardak çayın içinde ya da bir huzme ışık içinde veya bir önemi var mı? Nefes aldığımı sandığım her yerdeyim işte!
Düz bir yazı olsun bu. Gerçekten düm düz! Satırlarımda kaybolmayayım bu kez. Ama başka bir sarhoşluktur yazmak. Çok az kişi bilir mürekkeple sarhoş olmanın güzelliğini, o renkli, çeşit çeşit kâğıttan mezelerin lezzetini… Hem dinen de bir sakıncası yok. Ahh! Pardon ama bu da toplumdan topluma değişir değil mi? Kiminin Tanrısı izin verir, kimininki kızar. Veya ilk önce izin verir sonra kızar… Ve nedense buna da hep insan karar kılar!
Ne yazayım bu kez? Konu çok mu önemli? İlle de bir şey mi lazım kaleme yön versin. Ya da mecbur mu kalem ille de bir şeye vursun. Uzanmak zorunda mı kader kâğıdın üstüne… Sevmek mi gerek veya kendine dert edinmek mi?
Konu da yok işte! Kendimi arıyorum ben de yokum? Çalsalar da kapımı açmıyorum artık. Kimler mi? Fark etmez! Dostlar, kendini dost sananlar, Aşk çarşafına dolanmış kendinde haberi olmayan mahlûkatlar…
Biraz böyle takılalım. Hüznüm gülsün yüzlere, gözlerim biraz daha takılsın gönlümü cebren ve hile ile fethedenlere (Yoksa kendi açtığım kapıdan girenlere mi demeli?)
İçimde herkes kendi çalsın oynasın bakalım. Bir gün toparlana bilirim belki. Belki bir gün eve dönerim. Bir fincan çayla dostlara yardım ederim. Umutlarımı kâğıttan mendillere yazar gökyüzüne hediye ederim. Tanrı görsün isterim ve kendi zamanında bir gün hepsini okusun…
23 Şubat 2008 Cumartesi
Yine Sen Geçiyorsun Aklımdan
Güneş batıyor yine
Karanlığa yürüyorum yavaş yavaş
Son bir ışık hüzmesi arıyorum
Ne yaman bu karanlığa karşı savaş
Hemen bir kalem bulmalıyım
Yine sen geçiyorsun aklımdan
Yazmalıyım işte! yazmalıyım
Usulca giriyor penceremden
Sukun ve Puslu yalnızlık
Işık azaldıkça karşımda sen
Işık azaldıkça çerverliyor beni karanlık
Hemen bir kalem bulmalıyım
Çünkü sen geçiyorsun aklımdan
Bir başka büyütmüşüm seni gönlümde
Ne zaman korkar olsam
Ne zaman Gönlümden çıkıp düşelerime karışsan
Bir kalem bulup Seni yazmalıyım
Fütürsuzca geçmeden zaman
Seni yaşamalıyım...
Çünkü yine sen geçiyorsundur aklımdan...
1 Şubat 2008 Cuma
O Gün
O kadar çocuktum ki bir bilsen
Masallarım olmuş seni arayışlarım
O kısacık ismini bile bilmeden
Seviyorum demek isterdim sana
En büyük kahramanımı kaybetmeden
Göz kapaklarının ardındayım hala
Bakışlarına bağımlı olmuşum
Hiç bir gardım kalmadı senden gelenlere
Kaptırıp gidiyorum işte
Yazıyorum yine ve yeniden
Şimdi cesaretimden korkmaz olmuş aynalar
Bir kez daha gözlerinde kalabilseydim
Seviyorum demek isterdim sana...
Gücüm yetse daha ne kelimeler dizerdim
Ah bir evet diyeceğini bilsem
Umudumu zaferlerimle birleştirebilirdim belki
Belki çok farklı olurdu hayallerim...
Yazdıklarım Yazdırdıkların...
-1-
Körelmiş kalemimden neler söylesem sana
Çoktan unuttum kâğıdın kokusunu
Hepsi aktı gitti seninle gelen yağmurla
Her hatıra akan zaman için bir başka konu
Bir bilsen neler erittim düşler potamda
Ah o hayallerde nasılda kirlenirdim
Bakma bunca tecrübenden sonra
Bir tek kalbimi bilemeyi öğrenemedim…
-2-
Durup durup Kader diyorsun
Belki yaşadığın herşeye şükrediyorsundur
Neyin bizim için iyi olduğunu bilemeyiz değil mi
Ne kadar da doğru söylüyorsun
Adını bile bilmeden bekledim seni
Beni karşına çıkaran güne şükrolsun...
Seni Se.....
Yeni yeni düşlere gömüldüm
Bu bir ilk miydi?
Yoksa her zamanki tekrarlarım mı?
Bilmiyorum...
Herkes aynı diyor
"Değişmedin aslında hep böyleydin"
Ne vakıt sen desem işittiğim bu
Bilmiyorum...
Gönülden gördüğüm her şey gibi
Engin denizlere benzetiyorum seni de
Hep bir endişem var ve biraz da şüpe
Bunlar seni veya herhangi birini mutlu eder mi?
Ya da Ben mutlu muyum?
Bilmiyorum...
Boğulmuşum formüllere, yazılara ve birçok şeye
Ama "iyiyim" demeyi becerebiliyorum hala
Belki umudumdur iyi olan, yada sadece tek sahip olduğum şeydir
Herkes gider, herşeyi yitirebilirim
Ama umut hep en son terk eden oluyor
Ve ya hiç bırakmıyor insanı
Her yeniliği hazmederim de
Umudumu yenilemeyi kalbim kaldırmıyor
Saygı duyar oldum kararsızlıklara
Bilmiyorum...
Şimdi son umudum ol desem
Benimle gel
İnadına hep en zor yollardan gidelim
Beraber göğüsleyelim imkansız hayalleri
Her yenilgiden sonra kahkalara boğulalım
Yeniden ve yeniden doğalım...
Dönmeyelim yolumuzdan
Aşık olalımAğlayalım
En büyük alışkanlığımız olsun sevdamız
Vazgeçemeyelim
Hiç bir zaman "en sonunda" demiyelim
Bizim için son olmasın
Herkes yok olacağına inansın
Bir gün herşeyin son bulacağı hayalini kursunlar...
Biz yasak hayallerde yaşayalım
Orada burada şurada... hiç fark etmez
Gittiğimiz heryerde yeniden varolalım
Sevelim...
İllede olacaksa Sevmek olsun sonumuz...
Ve sanki sonlardayım
Şiirlerle çizdiğim yüzünde yaşıyorum
Akarken kelimeler gözümün önünden
Artık bitsin bu ders...
Yeterince kirlendim
Başka şeyler yazmak zorunda kalmayayım
Daha fazla düşlerde yaşamak istemiyorum
Şimdi seninle arınmalıyım
Seni Seviyorum...